İnsan yaşam seyri boyunca sadece fiziken değil, psikolojik olarak da çok yara alır. Kanar durur ve çoğu kolay kolay kapanmaz, kabuk bağlamaz. Eğer ruhunuza açılan yaralar kabuk bağlarsa şanslısınız. Fakat karşınızdaki kişi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Ruhuna aldığı darbeler sonucu yaralanan ve iyileşme sürecine girmeyi başarmış bir kişi tıpkı kabuk bağlamış gibi sertleşir. Kendi kabuğuna çekilir tabiri caizse. Kimseyi içine almaz; başka görüşleri kabul etmez. Korkar, kızar, cesaretsizleşir ve güvenemez kimseye. Böyle yaparsa daha çok yaralanır aslında. İyileşmek, kabuk bağlamak üzere olan yarasını kendi elleriyle kopartır. Kendine de zarar vermiş olur. Oysa zamana bıraksa her şeyi sabretse, beklese en azından acısı hafifleyecektir.
Ruha açılan yaraların da izi kalır. Süreci uzatmamak için kabuk bağlayan yaramızı koparmamalıyız. Kabuk düşünce yeniden doğacağız. Kırmadan, küsmeden beklediysek kabuk bağlama süresince, kabuk düşünce yanımızda olan insanlar bulacağız. Eski hali gibi olmasa da kabuk bağlayan yer. Arda kalan o iz bize olgunlaştığımız günleri hatırlatacak. Sabrımızı, bekleyişimizi. İşte bu noktada biz güçlenmiş olacağız. Hatalarımızı, aldanışlarımızı, kırgınlıklarımızı engelleyen o iz olacak. Aynı şeyleri bize bir daha yaşatmayacak. Davranışlarımızı, kararlarımızı o ize göre düzenleyeceğiz. Olgunlaşmanın verdiği mutluluğu yaşamak bizi geliştirecek.
Arkamıza bakmadan ders çıkartamayız ama geçmişimizle barışmadan, önümüze bakmadan da ileri gidemeyiz. Affedin, sizi üzen, yaralamış olan ne varsa boş verin ki, sizi siz yapan, olgunlaştırmış olan yaralarınız size güç versin. Gülücüklü, bol huzurlu, çok düşünmekten uzak, mutlu günler.